Guns N’ Roses – Shekvetili Park

Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya karar verdim. Bunu da hayatta en önemsediğim “Oradaydım” serisiyle başlatmak istedim. Gidip gördüğüm, yaşarken “işte hayat böyle anlarda güzel” dediğim deneyimlerimi bu başlık altında toplayacağım.

Hiç beklemediğim bir anda, 30 Mayıs’ta Guns N’ Roses’ın Gürcistan konseri biletlerine denk geldim. Türkiye’ye de geleceklerini biliyordum ama burada hem organizasyon kalitesi hem de genel aksaklıklar yüzünden hep mesafeliydim. Gürcistan konserinde sahne önü biletin, bizde neredeyse en arkaya denk düşen fiyatlarda olduğunu görünce ise düşünmeden aldım. Beş dakika bile sürmedi. Aynı gün uçak ve otel işini de halledip geri sayımı başlattım.

Konser günü yaklaşık 45 dakikalık bir yolum vardı. Sabahından itibaren Guns N’ Roses dinleye dinleye hazırlandım. Shekvetili tam bir orman cenneti; alanın yerleşimi ve ses sistemi de çok iyi düşünülmüş. Yiyecek–içecek, tuvalet… her şey rahattı. Çoğu kişi için dert olabilir ama benim için konseri efsaneleştiren yoğun bir yağmur vardı. Ön grup sahneye çıktı; kötü değillerdi, ama itiraf edeyim, o an tek düşündüğüm şey Guns N’ Roses’tı. Etrafımdaki herkesin de aklı aynı yerdeydi.

Ve o an geldi. Hoparlörden “Welcome to the Jungle” çalmaya başlayınca, serinin adına yakışır bir “oradaydım” anı yaşadım. Çocukluğumdan, lise yıllarımdan beri hayatımın bir köşesinde duran Axl Rose ve Slash’i yan yana görmek büyüleyiciydi. İlk 2–3 şarkı boyunca gözümü ikiliden mi ayırsam, müziğe mi bıraksam kendimi karar veremedim. Hava iyice karardı, sağanak hafif yağmura döndü, ben de o ana tamamen alıştım ve yaklaşık 3 saatlik bir müzik yolculuğuna çıktım.

Çalınan her şarkı, sahnedeki her görsel, ışıklar… Baştan sona inanılmazdı. Özellikle ses sistemi o kadar iyiydi ki, neredeyse her hafta konsere giden biri olarak hayran kaldım. Bu insanların neden “büyük” olduklarını, bu konserlerin neden kaçırılmaması gerektiğini bir kez daha anladım. “Sweet Child O’ Mine”, “Knockin’ on Heaven’s Door”, “November Rain”, “Civil War”… Her şarkının girişiyle heyecan tırmanıyor, biterken bir sonrakine aynı hevesle yeniden başlıyorsun. Hayatımın unutulmazları arasına girdi; hatta Deep Purple konserinden bile beni daha çok etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Kısacası, şu kısacık hayatta; şarkılarıyla büyüdüğünüz, iyi günde kötü günde yanınızda duran müzisyenleri yıllar sonra bambaşka bir ülkede, böylesine iyi bir organizasyonda canlı izlemek tarifsiz bir deneyim. Umarım bu cesaret, sevdiğim diğer gruplarla da “oradaydım” anları yaşamama vesile olur.