Sene başında çok çekişmeli bir sezon beklesek de, bunun yerine Max‘ın neredeyse şampiyonluğunun yaz arasına doğru kesinleştiği, Vettel‘in sürpriz bir şekilde emekliliğini açıkladığı ve senelerdir bizleri şaşırtmayan Ferrari ekibinin yine her yarışa hatalarıyla heyecan kattığı değişik bir yarı sezon izledik. Sezonun bu ilk yarısıyla ilgili, Bakü GP ve Macaristan GP‘ye de katılmış birisi olarak bu pistlerdeki tecrübelerimi ve pilotlar, takımlar ile ilgili tüm gelişmeleri sizlerle paylaşmak istedim.
Öncelikle Bakü GP ve Macaristan GP hakkında biraz konuşmak istiyorum. Bakü katıldığım en güzel yarışlardan birisi oldu. Yarış olarak değil fakat Formula 1 ortamı olarak, organizasyon rahatlığı olarak gidilebilecek en güzel pistlerden birisi. Eğer ilk kez yarışa gitmeyi düşüneniz varsa, Bakü’yü denemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Çok yoğun bir katılım olmuyor ve şehir pisti olması sebebiyle ulaşım gibi konularda çok fazla yorulmuyorsunuz. Eğer konaklama yeriniz şehir merkezine çok uzak değilse, piste yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Bu ulaşım sorununu neden vurguladığımı yarışlara gitmiş kişiler anlayacaklardır. Genelde Formula 1 pistleri şehirlerden çok uzak, yaklaşık 1 saatlik sıkışık otobüs yolculuklarıyla ulaşabileceğiniz yerlerde oluyor. Bu da ilk yarış için bir çok kişiyi zorlayan bir deneyim. Fakat Formula 1’i ilk kez deneyimlemek için Bakü her bakımdan oldukça sakin ve gidilebilir bir pist.
Macaristan ise, Bakü’nün aksine çok daha kalabalık fakat bu kalabalıkla birlikte Formula 1 deneyimini çok daha güzel bir şekilde yaşayabilirsiniz. Yarışa gelen herkes pisti ve şehri bir karnaval havasına çeviriyor, her yerde Formula 1’i gördüğünüz bir hafta sonu geçiriyorsunuz. Fakat bu sebeple de Bakü’ye kıyasla çok daha yorucu ve bekleyişi bol bir hafta sonu oluyor. Eğer bunlara aldırış etmeyecekseniz, gerçek bir Formula 1 deneyimi için kesinlikle Macaristan’a uğramalısınız. 39 senedir yarışlara ev sahipliği yapan bir pist ve organizasyon olduğunu ve Formula 1 hafta sonu zevkini biraz yorgunlukla birlikte sonuna kadar hissedebilirsiniz.
Yarış deneyimlerim hakkında daha detaylı yazılar yazmayı planladığım için lafı fazla uzatmadan gelelim pilotlar ve takımlar değerlendirmelerime. Öncelikle bu sezon için sene başında şampiyonluğa favori gösterdiğim Red Bull garajı ve Max ile başlamak istiyorum. Geçen sene hep üst düzey performans izlettirdiğinden bahsediyorduk fakat bu sene pistte gerçek bir yarış makinesi görüyoruz. Bu kadar odaklanmış, hedefe bu kadar hatasız giden bir Verstappen, hak ettiği gibi de sezon arasına girerken şampiyonluk için puan farkını iyice açtı ve çok büyük sürpriz olmazsa 2022 şampiyonluğunu şimdiden ilan etti diyebiliriz. Bu sezon artık iyice öne çıkan, daha önceden ise hep sevdiğimiz Hannah Schmitz ile rüzgarı arkalarına aldılar, bu takımı ve Max’ı durdurabilecek bir takım ya da pilot şu an için gridde yok. Çekişmeli bir sezon bekleyen bizleri bu durum biraz üzmüş olsa da, hak ettiği başarıyı yaşadığı için Red Bull ve Max adına oldukça mutluluk duymak gerekiyor.
Red Bull garajından konuşuyorken Perez’e değinmeden geçmek olmaz. Perez geçen senenin gizli kahramanlarından birisiydi. Yaptığı savunmalarla ve ilk sene araca oturmuş olmasına rağmen hızlı adaptasyonu ile hepimizi kendisine hayran bırakmıştı. Bu senede yine performansından fazla bir şey kaybetmemiş olmasına rağmen, herkesin beklediği potansiyelini de ortaya koyamadı açıkçası. Ben kendisinden en azından 2 yarış kazanmasını beklerdim fakat Perez sadece Monaco yarışını kazanarak sezon arasına 1 yarış galibiyeti ile ulaştı. Bununla birlikte de aslında pist üzerinde geçen seneye göre biraz daha göze çarpmayan bir performans sergiliyor. Fakat her şeye rağmen yine de sezon başında şampiyonluk adayı gösterilen Leclerc‘in yalnızca 5 puan arkasında olduğunu unutmamak lazım. Bu yönüyle de istatistiksel olarak aslında Red Bull takımının isteklerini karşılıyor diyebiliriz.
Mercedes sezon başı hepimizi oldukça üzmüştü. Geçen seneki üst düzey mücadeleden sonra bu sene de aynı şampiyonluk heyecanını yaşamak isterdim açıkçası. Fakat araçla ilgili neredeyse testlerin başından beri devam eden sorunlar sebebiyle Mercedes şampiyonluk yarışı bir yana, podyumdan bile çok uzaktı. Ancak ne yapıp edip yine muhteşem mühendisliklerini göstererek aracı en azından podyuma sokabilecek bir hale getirdiler. Russel bu sene ne yapacağını merak ettiğim başlıca pilotlar arasındaydı ve bana göre beklenenin çok üstünde bir performans ile bu sezonu devam ettiriyor. Hamilton‘ın yarışmaktan ziyade aracı geliştirmeye odaklanmasının da etkisiyle, Russel sezonun ilk yarısını Hamilton’ın 12 puan önünde kapattı. Gridin en stabil ve hızlı pilotlarından birisi şu anda. Aracın da düzelmesiyle birlikte ikinci yarı kendisinden en azından bir GP kazanmasını bekliyorum. Bu galibiyet Russel’ın gelecek senelerde gireceği şampiyonluk mücadelesinde kendisine düşünülenden çok daha yararlı olacaktır. Eğer Russel kazanamazsa da Hamilton’ın Mercedes’e bir GP kazandıracağından eminim. Bu kadar kötü bir araçla seneye başlamasına rağmen, sezon içerisinde bu kadar çalışıp aracı şampiyonluk yarışına tekrar sokabilecek tek takım da Mercedes garajıdır heralde. Bu üstün performansı da bir GP galibiyeti ile kutlamalarını çok isterim.
Ve gelelim en çok konuşulan takıma, Ferrari. Yıllardır değişmeyen, değişemeyen tek takım. Şampiyon pilotlarının kariyerleriyle oynayan, kolaylıkla duble yapabilecekleri yarışlarda, kendi hataları yüzünden iki pilotuyla yarış çizgisini bile geçemeyen o takım… Bu sene Ferrari’nin yine her zaman olduğu gibi çok hatası var elbette fakat benim dikkat çekmek istediğim bir diğer nokta Leclerc‘in henüz şampiyonluk potansiyeli taşımaması. Leclerc pistin en hızlı pilotlarından, hatta belki son senelerin tek turda en hızlı pilotu. Fakat yaptığı basit hataların üzerine bir de pit duvarınız bu kadar kötü olunca, favori başladığınız sezonda maalesef sadece hatalarınızdan konuşulacak hale gelerek yarışmaya devam ediyorsunuz. Leclerc’in bir an önce duygusallığını bir kenara bırakıp gerçekten şampiyonluğa odaklanması ve bu yolda gerekiyorsa Ferrari duvarını kendine getirtmesi gerekiyor.
Şu örneği vereyim, gridin en hızlı aracı olan Ferrari koltuğunda bu sene Alonso‘nun oturduğunu ve bu hataların O’nun başına geldiğini düşünün. Alonso Ferrari duvarını birbirine katar, ne yapar ne eder bu hataların tekrar yaşanmamasını sağlar ve tüm takımı kendine getirirdi. Leclerc henüz bunu yapacak şampiyon kumaşına maalesef sahip değil. Gride katıldığı ilk günden beri herkesin büyük beklentileri var kendisinden, şampiyon olabilecek potansiyelinin herkes farkında ancak gridin en güçlü aracıyla yarıştığı senede bu kadar talihsiz olay yaşaması herkesin ağzında kötü bir tat bırakmıştır.
Öte yandan Ferrari garajında Sainz benim beklentilerimi doğrulayacak şekilde müthiş iş yapıyor. Sezon başındaki çok basit hatalarıyla kaybettiği momentumu, sezonun yarısına gelirken öylesine düzeltti ki hepimiz o hataları unuttuk. Bir pilot için kötü başladığı sezonda işleri düzeltmek çok zordur, fakat Sainz bu işin üstesinden çok güzel geldi.Garip bir şekilde Leclerc’den çok daha odaklanmış bir şekilde yarışmaya devam ediyor. Radyo konuşmaları, kendi stratejileri, gerektiği zaman pit duvarına karşı gelmesiyle sanki Leclerc değil de Sainz şampiyonluğa koşuyormuş gibi hissettiriyor. Bence mental olarak Leclerc’in biraz daha Sainz gibi olması gerekli, yeri geldiğinde kendi stratejisini pit duvarının önüne koyabilmeli. Şu an Leclerc’in en büyük savaşı kendi motivasyonunu yükseltmekle ve her şeyi sorunlu olan Ferrari pit garajıyla. Bu iki sorunun üstesinden gelirse gelecek senelerde şampiyon olamaması için hiç bir engel yok.
Yazıyı çok uzun tutmak istemediğim için tüm pilotlar ile ilgili tek tek düşüncelerimi yazmam çok zor olacak fakat aklımda kalan bazı düşünceleri de paylaşmak istiyorum. Haas ve Alfa Romeo. Bu sezon neredeyse iki aynı takım gibi davranıyorlar. Çok hızlı ve kendileri için hayal gibi duran bir başlangıç yaptılar, herkesi heyecanlandırdılar fakat sezon sonuna doğru geliştirmelerde biraz geride kalınca biraz arka sıraya düştüler. Yine de bu sezonda bu iki takımı izlemek ve her yarış ne yapacaklarını merakla beklemek çok güzel oldu. Mercedes geliştirme yarışında bu kadar harika işler yapmasaydı belki bazı şanslar ile bir podyumda bile görebilirdik kendilerini. Özellikle Haas ekibinde Mick Schumacher geçen sene beni hayal kırıklığına uğratmıştı fakat bu seneki performansıyla hala potansiyeli olduğunu gösterdi. Gelecek sene koltuğunu en çok merak ettiğim isimlerden birisi, Haas’ta kalacak mı yoksa daha iyi bir takıma gidecek mi sorusu çok kritik kendisi için. Bence sezon sonuna kadar bu performansını devam ederse, üst düzey olmasa da daha iyi bir takımı hak ediyor.
Sezonun Ferrari’den sonraki en büyük hayal kırıklığı, McLaren. Hem araç hem de Ricciardo‘dan yana bu sene yüzleri hiç gülmedi. Norris yine kendi hızıyla bazı başarılara imza atabiliyor fakat Ricciardo için artık McLaren’de yolun sonu gelmiş gibi gözüküyor. Geçen seneki felaket kötü performansından sonra bu sene de bu kötü gidişe dur diyememesi artık McLaren garajının da sabrını tüketmiştir. Seneye Norris’in yanında yarışacak, geleceği parlak bir çaylak pilot ve podyumu zorlayacak bir McLaren görürüz umarım. Fakat tüm bu kötü şansa ve kötü araç performansına rağmen Norris’ten bir podyum görmek, sezonun ikinci yarısında kimseyi şaşırtmayacaktır diye tahmin ediyorum.
Gridin arka sıralarına gelecek olursak, neden bilmiyorum bu sene Albon en beğendiğim pilotlardan birisi. Formula 1’e ara vermeden önce de kendisinin performansını ortalamanın üstünde buluyordum fakat ara verdikten sonra Williams’a dönmesine rağmen bu sezon yaptığı işler takdire şayan. Altındaki araçla 3 puan çıkarabilmesi bana göre büyük bir başarı ve Albon’un senelerdir bu iyi performansına rağmen bu kadar konuşulmuyor olması da biraz üzücü bir durum. Radikal bir düşünce olabilir ama az önce yazdığım Riccardo’ya bakacak olursak, Albon’un neden daha fazla övülmesi gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.
Son olarak Alpha Tauri. Senenin en büyük hayal kırıklığı. Pilotlarının bu kadar geriye gitmesini kimse tahmin etmezdi. Tsunoda geriye gidebilecek bir pilot olarak düşünülebilirdi belki fakat Gasly‘nin bu kadar kötü performans gösterecek olmasını kimse tahmin edemezdi heralde. Bu sezonu neredeyse 3. yarıştan itibaren kafasında bitirmiş bir pilot ikilisi ve takım var karşımızda. Gelecek sene ne olursa olsun Gasly, Alpha Tauri ile devam edecektir fakat Tsunoda’nın koltuğunun biraz olsun tehlikede olduğunu düşünüyorum.
Her şeyi yazmışken Zhou‘yu yazmadan geçmeyi yediremedim kendime. Çaylak sezonunda, sezon arasına 5 puan ile girdi kendisi. Geçirdiği korkunç kazaya rağmen çaylak sezonunda çok stabil ve hızlı bir pilot. Mucizeler yaratmıyor belki ama takımınızda bir çaylak pilot olsun isterseniz bu kişinin kesinlikle en azından Zhou gibi olmasını istersiniz. Sene başında ve hala çok konuşulmamasına rağmen ben kendisinin neler yapacağını sabırsızlıkla merak ediyorum.
Bu sezon beni en çok üzen olaylardan birisi, Vettel‘in emekliliğe ayrılacak olması oldu. Yıllardır beni bu spora bağlayan, yarış yarış, ülke ülke gezmemi sağlayan o kişinin emekli olduğunu duyduğum andan beri üzgünlüğüm pek geçmedi. Fakat bu konuyu böyle bir paragraf ile anlatacak kadar bir durumum yok. Çünkü özellikle son 5 senedir, Formula 1 demek Vettel demekti benim için, bu yüzden kendisine uzun uzun bir yazı yazmak istiyorum. Sezonun sonunda doğru gidişini iyice kabullenip bu yazıyı yazabilirim sanırım. Yine de bu sezon yarısını yazarken bu konuyu yazmadan geçmek olmazdı. Özellikle Formula 1’e kattıkları için, bu sporu bize bu kadar sevdirdiği için 4 kez Dünya şampiyonu Vettel’e bir teşekkürümüzü de buradan iletmiş olalım.
Not: Ben bu yazıyı yazarken sezon arasındaki kaotik koltuk savaşları başlamamıştı, o yüzden bu konulara hiç değinmedim. Fakat zaten bu koltuk savaşları bu yazının içerisine sığmayacak kadar büyük bir konu haline gelmeye de başladı, bu konuyla ilgili de bir şeyler yazacağım.