Anıl Kıral

Project Manager at Nesine
Collector @anilkrlcollection


Anıl Kıral

Project Manager at Nesine
Collector @anilkrlcollection

Linkedin

Instagram

Ferhan Abi’nin Neşeli Meyhanesi

31 Ağustos sabahı Türkiye için en hüzünlü sabahlarından birisiydi. Türk Tiyatrosu’nun da ötesinde, Türk toplumunun en acı kayıplarından birisi Ferhan Şensoy. Sanata olan bakış açısı, bize kazandırdığı kitapları, oyunları ve vizyonuyla her zaman hayatımıza bir köşesinden dahil oldu. O’nun bu diyardan göçüp gitmesi, kendi deyişi ile bundan sonra artık neşeli meyhane‘de oturacak olması bizim hayatımızdan çıkacağı anlamına gelmiyor. Gittiğimiz her tiyatroda, okuduğumuz her kitapta, hayatlarımızdaki kötülüğe karşı direnişlerimizde her zaman bizimle olacak Ferhan Abi.

Ferhan Şensoy’un oyunları, kitapları saymakla bitmez fakat Ferhangi Şeyler oyunun hem bizim hem de O’nun hayatında farklı bir yeri olduğunu da inkar etmek doğru olmaz. Her oyun, her söylenmiş söz, her nota özeldir fakat bunlardan bazıları vardır ki ne zaman izleseniz, ne zaman dinleseniz asla sıkılmayacağınız türdedir. Her izleyişinizde ayrı büyülenir, her izleyişinizde farklı bir şeyler kazanırsınız. Ferhangi Şeyler de tam olarak böyle bir oyun. 7 Mart 1879 tarihinden beri aralıksız bir şekilde tek başına oynadığı bu oyun toplamda yaklaşık 2050 kere oynandı. Ferhan Şensoy’u biraz seven birisi bile bu 2050 oyunun en az 3-4 tanesini izlemiştir desem yanılmam heralde. Binlerce kez aynı oyunu oynamasına rağmen, hala gittiği her şehirde onu heyecanla bekleyen bir kitlesi vardı. Ferhan Şensoy ve Ferhangi Şeyler işte böyle bir şekilde hayatımızdaydı her zaman.

Bu oyunu benim için özel kılan en önemli etkenlerden birisi ortaya çıkış hikayesi. Muzur Müzikal ve İçinden Tramvay Geçen Şarkı‘nın bir takım aksilikler ve gerici hareketler karşısında iptal edilmesinden sonra Ferhan Şensoy, Ortaoyuncular için bir çıkış yolu aramaktaydı. Bir gecede bu çıkış yolunun kendisinin oynayacağı tek kişilik bir gösteriden geçtiğini düşündü. Ferhangi Şeyler ismini bulup gişeye astıktan yaklaşık 10 gün sonra oyunu kapalı gişeye oynamaya başladı. Hatta kapalı gişe demek haksızlık olur, salona son dakika eklenen sandalyeler ile birlikte salonun kapasitesinin de üzerinde kişiye oynanmaya başladı oyun. Bu sayede bizler bu oyunu izleyebilecek kadar şanslı bir nesil olarak seçilmişken, Ortaoyuncular da Ferhan Şensoy sayesinde hayatlarına kalmaya devam ettiler. Kendisinin de son zamanlarda dediği gibi, Ortaoyunculara gelmeyen devlet desteği(!) yerine Ferhangi Şeyler ile Ortaoyuncular sanatlarını ortaya koyabildiler. O devlet desteği yerine bir Ferhangi Şeyler turnesi, ülkenin en büyük sanat topluluğunu ve tiyatrosunu ayakta tutmaya yetti.

Oyunun içinde geçen isimler, türküler ve hikayeler binlerce kez oynanmasına rağmen her zaman farklı bir duyguya, farklı bir tona sahipti bizim için. Her dinlediğimizde ilk günkü gibi güldük. Teknik olarak da oyunun aslında birebir tekrardan ibaret olduğunu söylemek oldukça yanlış sayılır. İlk oyun ile son oyunu izlediğinizde tüm oyunun neredeyse tamamen değiştiğini görebiliyorsunuz. Fakat bu kadar değişikliğe rağmen ilk oyundan son oyuna kadar Ferhangi Şeyler her zaman aynı tadında kalmayı başarabilen nadir eserlerden birisi. Oyunun en çok değişkenlik gösteren kısmı, 2. perdedeki gazete okuma bölümü diyebilirim. Bu bölümde Ferhan Şensoy’un hem muhalif kişiliğini sonuna kadar yaşıyoruz hem de bir oyunun nasıl güncel kalabileceğinin dersini ondan öğrenmiş oluyoruz.

Ben oyun şehrime ne zaman gelse en az iki gününe katılmaya özen gösterenlerdendim. Arka arkaya iki gün gittiğimde bile her oyun çıkışında Ferhan Şensoy’u izlemenin gururuyla salondan çıkıyordum. Her oyunun sonunda onu ayakta alkışlayabilmek, şanslıysak oyun sonunda bir iki cümle konuşabilmek sanırım herkesin hayatında bir kere yaşaması gereken anlardan olmalı. Bu oyunu ve Ferhan Şensoy’u anlatmak için bırakın bir yazı yazmayı belki kitap yazsanız yetmez. Ancak Ferhan Şensoy ve Ferhangi Şeyler o kadar hayatımıza girmiş ki, O’nu böyle sayfalarca anlatmaya da pek lüzum yok, herkesin bildiği sevdiği insan işte Ferhan Abi!

Biz O’nu kaybettik fakat yazının başında da dediğim gibi, hayatta dokunduğumuz her yerde, sanatı düşündüğümüz her an o bizimle olmaya devam edecek. Geriye bıraktığı yüzlerce sanat eserini tekrar tekrar okuyup, çocuklarımıza anlatacağız. Ben Ferhan Şensoy’u canlı canlı yüzlerce kez gördüğüm için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Şimdi o neşeli meyhanesinde, belki bir gün biz de O’nun masasına oturur, tekrar buluşuruz.

Her şey için teşekkürler Ferhan Abi!
Aç parantez!
Günaydın lan yaşamak..
Kapama siktir et açık kalsın parantez…