Anıl Kıral

Project Manager at Nesine
Collector @anilkrlcollection


Anıl Kıral

Project Manager at Nesine
Collector @anilkrlcollection

Linkedin

Instagram

Demokrasi ve Sandra: One Night Two Days

Dardenne Kardeşler’in 2014 filmi One Night Two Days‘i sinemada izlemeyi çok istiyordum fakat bazı aksiliklerden ötürü izleyememiştim. Geçtiğimiz hafta filmi izledim ve sinemada izlemediğime gerçekten pişman oldum diyebilirim. Bu kadar başarılı ve aslında altında çok farklı konular yatan bir filme destek olamamak ve sinema ortamında izleyememek pek hoş bir duygu olmadı benim için.

Filmin konusu biraz ağır olduğu için ben ilk olarak Sandra‘yı canlandıran Marion Cotillard‘a değinmek istiyorum. Kendisi çok başarılı bir oyunculuk çıkarmış ve inanılmaz yerinde bir tercih olmuş. Yüzü resmen böyle bir film için yaratılmış gibi. Karaktere bu kadar yakışan bir oyuncunun seçiminde kimin parmağı varsa tebrik etmek gerekir. Tabi aynı şekilde eşi Manu karakterinde olan Fabrizio Rongione‘de çok güzel oyunculuk ortaya koymuş. Zaten filmin geneline baktığımızda oyunculuklarla ilgili pek bir sıkıntı olmadığını görüyoruz. Bu yönüyle de, izlerken bizi eğlendiren filmler arasına giriş yapmış.

Film bir çok konuya değiniyor. Demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüdür sözünü filmin merkezine koyan fakat bunun yanında da dram ve bencillik duygularını işleyen bir film. Sandra’nın sürekli olarak kırmızı giymesi, bu kırmızının ise işçi sınıfını destekleyen renk olması, Sandra’yı bir simge konumuna getirmiş. Kendisine karşı güvenini kaybetmiş bir kadın, en kötü zamanlarında kapital düzene karşı savaşıyor. Bu düzen ise işleri daha zora götürebilecek bir seçenek ile Sandra için işleri zorlaştırıyor. Eğer sandra, o çok istediği ve ihtiyacı olan işe geri dönebilirse, diğer iş arkadaşları yüksek bir miktardaki primlerini kaybedecekler. Durum böyle olunca da bizler, bencillik ile savaşacak olan Sandra’nın arkadaşlarını tanımaya başlıyoruz.

İki taraftan da analize açık bir film. Bir tarafta filmin başından beri o paraya ve işe ihtiyacı olduğunu bildiğimiz Sandra varken, diğer tarafta da bu yüksek miktarlı prime ihtiyacı olan insanları görüyoruz. Sandra ise zor bir karar vererek tüm bu arkadaşları ile yüzleşmeyi tercih ediyor. Sandra arkadaşları ile yüzleşmeye başladıkça, arkadaşlarının farklı tepkilerini izliyoruz. Paraya ihtiyacı olmasına rağmen Sandra’nın gitmesini istemeyen ve kalması yönünde oy kullananlar, Sandra’yı çok sevmesine rağmen para için Sandra gitsin deyip pişman olanlar ve Sandra’nın gözünün yaşına bakmadan silebilenler. Bu kadar farklı karakterler arasında da kaybolmamak elde değil. Kimi nasıl yargılayacağınızı bilemiyorsunuz ya da yargıladığınız bir karakter, bir sahne sonra sizi utandıracak hareketler yaparak yargılama duygularınızı altüst ediyor.

Bu düzenin içerisinde paramparça olmaya devam eden Sandra, bir yandan da ailesiyle bir dram hikayesinin içinde yaşıyor. İki çocuk sahibi ve bir de onu çok seven Manu’ya karşı bazen hareketlerini ve tavırlarını ayarlayamıyor. Hatta filmin bazı sahnelerinde öylesine düşüşe geçiyor ki, intihar etme noktasına geliyor. Fakat bu düşüşlerden sonra O’nun göremediği ve görmek istemediği bazı duygular ona yardım ediyor. Çevresindekilerin Sandra’ya olan desteği ve sevgisi. Evet, Sandra o kadar düşüyor ki, bu güzel duyguları görmeyi reddediyor. Fakat her düşüşünden sonra bu duyguları görmek zorunda kalarak tekrar ayağa kalkıyor. Filmin sonuna kadar böylesine inişli ve çıkışlı bir hayat yaşayan Sandra’yı, filmin sonunda mutlu olarak görüyoruz. Bu mutluluğun sebebi ise, Sandra’nın bir şeyleri değiştirebilmesi değil. Zaten değiştiremiyor da, işini kaybediyor. Fakat artık, bu sisteme karşı çıkabilen, güçlü olduğunun farkına varan ve çevresindekileri seven bir Sandra var. bu yüzden de, Sandra filmin sonunda bize yüzünde güzel ve özgür bir gülümseme ile veda ediyor.

Farklı bakış açılarının egemen olduğu filmleri seviyorsanız, bu filmde çok fazla şey bulacaksınız. Yargılanacak ve anlaşılacak çok fazla karakter ve durum var. Tabi bir de, her zaman yerden yere vurduğumuz kapital sisteme karşı ağır göndermeler var film içerisinde. Bu sisteme maruz kalan karakterler de hepimizin yaşadığı hayatları yaşayan insanlar olunca, eğlenceli, izlenebilirliği kolay ve hepimizin anlayabileceği bir tada sahip olan film haline gelmiş.